27 Haziran 2011 Pazartesi

Kariyer kimin? Annenin mi? Kızının mı?

O'nu tanıdığım gün, kızı Üniversitedeki ikinci senesini bitirmek üzereydi. Kendisi sürekli telefonda, tanıdıklarını arayarak, kızına yaz için staj olanağı verebilecek firma arayışında idi. Ama önemli bir kısıtımız vardı: kızımızın tek tercihi bankacılık sektörü. Dolayısıyla annesinin gösterdiği çaba çok daha fazla olmak zorunda. Neyseki şansı yaver gidiyor ve annesi banka stajını ayarlıyor kızının.

Tam bir sene sonra sahne tekrarlanıyor. Kızımız aynı bankayı istemediği için, annesine yine çok iş düşüyor. Neyseki annesinin çevresi geniş de, kızımız o yazı istediği gibi bir bankada staj yaparak değerlendirebiliyor.

Ertesi sene, okulundan mezun olan kızımız, Londra'da adı geçen üniversitelerden birinde yüksek lisansını yapmak ister. Bizim cefakar ve de vefakar anne, tüm kaynaklarını seferber edip kızını istediği okula gönderebildi. Sadece okula göndermekle kalmadı, kızının eğitimi esnasında ihtiyaç duyduğu piyasa bilgilerini de online olarak gönderdi. Ödevlerinde kullanması için anketleri yine İstanbul'da tanıdıkları sayesinde tamamlatabildi.

Geçtiğimiz hafta kızımız okulunu bitirip Türkiye'ye geri döndü. Şimdi artık iş hayatına atılma zamanı. Tabii ki, anne yine başrolde...Bakıyorum da sabahtan beri yine elinde telefon; önce arkadaşlarını arıyor, sonra da kızını: Özgeçmişini falancaya gönder, kapak sayfası yap, filana firmanın kariyer sayfasında ilan var başvur...

Gerçekten böyle mi yürümeli iş arama süreci? Anne kızına gerçekten iyilik mi yapıyor? Yoksa hiç öngöremediği zararları olacak mı bu davranışının? Günün birinde bu kız sorgulamayacak mı başarılarını? Kendi bileğinin hakkıyla neleri kazandığını ? Aynı pozisyona yapılan tonlarca başvurunun arasından sıyrılmanın keyfini yaşayamayacak hiç.

Bir gün gelip de kızın kafasında şu soru belirecek mi acaba:  Bu kariyer kimin? Annemin mi, benim mi?

Referans Kontrolleri

Daha öğrenciyken, Almanya’da yaptığım staj esnasında öğrenmiştim, şirketlerin çalışanlar hakkında verdikleri referansların kritik öneme sahip olduğunu. Almanya’daki uygulamaya göre; kişinin verilen referanslardan farklı bir tutum-davranış sergilemesi halinde, son çalıştığı işyeri, referans veren firmaya/kişiye dava açabiliyor.
Benim gördüğüm kadarıyla, Türkiye’de referans kontrolleri çok sık yapılmıyor. Bu gözlemimi, sohbet ettiğim meslektaşlarıma, çalıştığım şirketlerden ayrılan arkadaşlarımın kariyer geçişlerine ve de tabii ki kendi profesyonel hayattaki tecrübelerime dayandırarak oluşturdum.
Ama durun, o kadar da karamsar değil tablo. Elbette ki, bu kontrolleri gayet profesyonelce yapan firmalar hatırı sayılır miktarda mevcut. Özellikle seçme-yerleştirme konusunda danışmanlık yapan firmalar bu konuya hassasiyetle eğiliyor.
Geçmişte, kendi kariyerime yön verme kararı aldığım bir dönemde yaptığım iş görüşmelerinden birinde karşıma çıktı bir soru:  “Referans kontrollerinden çıkan sonuca göre, hakkındaki kararınızı değiştirdiğiniz bir adayınız oldu mu?” O görüşmede “hayır” derken, kendi içimde bu konuyu sorgulama süreci de başlamış oldu…
Gerçekten referans kontrollerinin bir etkisi yoksa, neden yapıyoruz? Etkisi çoksa, nerede yanlış yapıyoruz?
İtiraf edeyim, o iş görüşmemden sonra yaptığım tüm referans kontrollerine daha çok özen göstermeye çalıştım, daha çok soruyu farklı açılardan sorup aday ile ilgili daha çok yorum almaya çalıştım.
Sonuç mu ne oldu? Son zamanlarda yaptığımı seçme ve yerleştirme süreçlerimizde referans kontrollerinin sonuçları, karar verme sürecimize çok ciddi etkisi oldu.
Ancak yine de bazı soru işaretleri var kafamda;
·         Referans kontrolleri esnasında, herkes söylediklerinin ne kadar arkasında duruyor acaba?
·         Duygusal yönümüz, yaptığımız yorumları etkiliyor mu?
·         Çalışanı, gerçekten yaptığı işler ile mi değerlendiriyoruz yoksa hale etkisi kendisini gösteriyor mu?